Popüler Yayınlar

22 Aralık 2013 Pazar

pusulam arka bahçede
ilerleyen sen değilsin
dar çerçevelere sıkıştırılmış
sabit gözlerin görüyor
kapanmak için konfor alanlarını
soluğun panik halinde
ellerin panik halinde
sıkışmış hissettiğin odan
kapısız duvarsız
alabildiğine geniş ve ferah

16 Aralık 2013 Pazartesi

sular birikmiş kuytularda
yağmursuz kaynaksız
koyu bulutlardan dökülür
güzel kırlangıçları
gemilerin boğuk sesleri
bulurlar dar yollarını
sarnıç sadece gider
geri dönüşüne
ne zaman ne hayat sabreder
bilge taşlar çatlar
cevher yok olup gider
toprak kaynar sular kanar
tırnaksız yüzler boyanır
yol çıkılmak için hazırdır


14 Aralık 2013 Cumartesi

karanlık balkon korumasız
kuşlar tepelerde
temiz bir soğuk kaplar
siyah ciğerlerimi
kollar uzanır ağaçlardan
tutmak ister geleceğimi
güçsüzlüğüm uzanıp tutmak ister
varoluşum engeller çaresizliğimi
uzak ihtimaller
yüzeysel bakışlar
...
temiz soğuk bir nefes
doldurur siyah ciğerlerimi
biraz daha hissederim
o zaman ilerleyen zamanı
sıkılmış yürüyüşlerde
dar adımlarım hissiz
ovanın derinliklerinde
silah sesleri duyulur
kulağımın çınlaması durmaz
parmaklarım şizofren gerçeklikte
rüzgarla dans eder
buzdan yıldırımlar
kurutur zamanı hayatı
baktığım yerler kapanır
dağlar düşer gözlerime
derin uzaydan gelen

6 Aralık 2013 Cuma

kanatlar kuşların gölgesinde
çatılardan düşün çığlıklar
kopmuş güzellikler
çağırırlar çınarların altına
beklemiş çalkalanmış dikenler
uzun kollar yakalar
karanlık beynim aydınlık dünya
sığınmak isteyen kalbim
kaybolmak aydınlıkta
tazeliğin içinde kaşlarım çatık
gözlerim bakarken karanlık uzaya
yıldızlar seçim yapar
sahip olmak için ruhuma
bulutlar şekillenir
bir yürüyüşün eşliğinde
ay aydınlatır bastığım yerleri
tutulmuş bir dille
sadece sana dokunurum
ellerim hisseder belirsizliği
ne kadar çekse de boşluk
içimdeki boşlukla dolmaktan korkar

1 Aralık 2013 Pazar

kırmızı yollar çizilirken
bacaklarım beklemekten yorgun
dumanlar sokaklarda yolunu bulurken
sıcaklık derin ve sarhoş edici
adımlar yaklaşırken ağırlıklarıyla
duygularım kontrolsüz
her hayalin çıktığı anlamsızlık
deviniminde inişler çıkışlar
açıyorum sesini kulaklarımın
gözlerimi kapatıyorum
kuru güneşli bir günde
hislerimi açıyorum toz bulutlarına
besleyici can yakıcı

18 Kasım 2013 Pazartesi

düşmüş kollarım bataklığa
taze çiçekler altları beton
korkusuz saldırganlar iş başında
teraziler kayıp
akıllar ölçüsüz
duygular bomboş seslerde
duymuyorum artık
bildiğim ne varsa
yazmak bilmediklerimin öfkesi sadece

kulaklarım alışamadı
kendi sesimin anlamsızlığına
halsizlik diyor fısıltıyla
yakalayacak seni
direnmen savaşman boşuna
sadece kapat gözlerini
çek derin derin içine
en güzel rüyaları
sonrasını boş ver
öncesini boş ver
acılarını gözyaşlarını boş ver
tutunmak neye yarar
çaresiz bir yalanın gerçekliğine
korkma diyor sonra
korkma korkma
her şeye inat kendine inat
sadece kapat gözlerini
ve ve
çek en güzel rüyaları içine
.....

16 Kasım 2013 Cumartesi

boşluğa yapışmış yüzler
gagaları alınmış kuşlar
güzel bir bahar gününde
karanlığa sığınmaya çalışan
boşlukta büyüyen
ıstırabın gri yüzü
ışıklar kapanınca
boş koridorda ilerleyen
görünmeyen adımlar
sigara dumanıyla
her yere sinmiş verem
ayak basılmayan yerlerde
alabildiğine çoğalmış kuruntular
tutunmak o kadar zor ki
yalanlarla örülmüş iplere
........

12 Kasım 2013 Salı


ışık zamandan akarak düşer kirpiklerime
kanımda gezinen kıvrımlar
takılacak gözler arar
hiçbir sıcaklık ulaşmaz
ellerimin soğuk çöllerine
çatlamış duyduklarım
çatlamış gülüşlerim
kırılmış gölgelerim
saf bir saplantıyla
geçerler kendinden

10 Kasım 2013 Pazar

fareler dolanır ayaklarıma
dikenleri çıkarılmış saatim kolumda
parmaklarım kırık
kulaklarım sesleri duyar
belki hiç olmayan sesleri
otopsiden çıkamaz cesedim
tarlalara atılır tohumlarım
bereketsiz kısır asitli tarlalara
  odaların kapıları yorumsuz
yorgunluğumun bunalımı
 saatin sesi belki ...
çöpler çöpler çöpler
 eksikliği bilmek
kabulsüz geri bildirimler
 her yolun aynı çıkış kapısı
dalga geçmeyle yürüyen işler
 tırtıllar gelir belki
uzun yıllar gitmezler
 kalırlar aynı şekilde
..........
temiz bir görüşle
çiziyorum cennetin duvarlarını
göğsüme akan saf şarapla
yükseliyorum köprülerden
şuursuzluğun tazeliğine doyuyorum
kamçılara izin veriyorum
parçalaması için aklımı
gürültüler cansız tek sesli
öyle sıkıcı ki
canım öylesine çıkmak istiyor ki
sadece perdeleri delmek yeterli
sigaramın en sağlam közüyle

5 Kasım 2013 Salı

oturduğum yer sıkışık
koltuğun bir ucunda dengesiz
yerim var geniş
güvenim kırılgan zayıf
kırık ayaklar ürkütücü
huni şeklinde beyinler
akıntısız bir daralma
bunalmış bir birikme
omuzlarımda kör kuşlar
renkleri alacalı
gri bulutların kapladığı beynim
rüzgarın dağıtamadığı bir sis
aynada göz kırpan suç ortağım

1 Kasım 2013 Cuma

kırılan bakışlarda ağırlıklar
sadece bilmek isteyen sesler
masanın üzerinde büyük bir fırtına
kalpler ritimsiz atışlarda
ayın görünmeyen yüzünde
şimdiki zamanın hücreleri
dar boyutsuz insanların ruhları
sadece başlangıç ve bitişten ibaret
hareketsiz kalmış çelişkiler
makinalar hazır
sürmek için asfaltları
sistemler düzenler hazır
yıkılmak için sonsuza kadar

30 Ekim 2013 Çarşamba

öyle kapalı ki yüzüm
ne kadar açmak istesem
aynaya doya doya bakmak istesem
gördüğüm hep bağışlanamamak
yürüyüşlerim yorucu ve andan uzak
kaldırımlar dar ve kalabalık
her adımımda bitmek bilmeyen zaman
kolumu kaldırmak nefes almak
bir lokma da olsa bir şey yemek
öyle zor ve anlamsız ki
hele düşünmek hayat hakkında
bir de hayal kurmaya çalışmak
sadece boş inanç hepsi
deli gibi kendimi kandırmak

27 Ekim 2013 Pazar

soluksuz bırakan yalnızlığımda
gözlerim en derin körlükte
hissetmek öyle boş ki
en kızgın alevler çaresiz
tırmanmakla bitmeyen dağlar
çığlıklarımın kaybolduğu vadiler
çoktan unutulmuş mezarlar
çamların koyu gölgesinde
arayıp durduğum huzur
en ciddi konular
en derin duygular
sadece karşıya geçmek
hızlı akan nehrin karşısına
şimdi ki zamanın o koyu sıkışıklığında
kendi yarattığım zindanın
kara ve nemli duvarları
yüzümü görseler susarlar sadece
bu nasıl bir öfke ki
karşılığı yalnızca derin bir sessizlik
kapalı gökyüzünün sıkışmışlığı
sıraya girmiş ruhlar ...
yolculuk sadece tek düzey
alabildiğine kokuşmuşluk ...
gidip gelmekte anlam arayanlar
beyinlerini aldırmış çaresizler
düşülen çukurlardan anlam arayanlar
duygularının kölesi olmuş zavallılar
yasak kapılar ölümcül alışkanlıklar
eğilirim önünde saygıyla
gururunun önünde eğilenlerin
karabasanlar karabasanlar karabasanlar
çek yat çek yat çek yat
yansıma yansıma yansıma
varoluş varoluş varoluş
sıkıntılar sıkıntılar sıkıntılar
anlamsızlık anlamsızlık anlamsızlık
yüzeysellik yüzeysellik yüzeysellik
kabullenmek kabullenmek kabullenmek
öfkelenmek öfkelenmek öfkelenmek
tanrı tanrı tanrı
kusurlar kusurlar kusurlar
sevgi sevgi sevgi
aşk aşk aşk
adanmışlık adanmışlık adanmışlık
beyaz beyaz beyaz
........
sımsıkı kapanmış gözlerde
titreşimli karanlığın
arkasında beliren çizgiler
anlamsızlık boyutuna açılan kapılar
belli belirsiz gelen giden
parlaklığını yitirmiş güneşler
gölgeden adamların dansları
ellerinde mızrakları
önlerinde avları
ayakların düzensiz sağlamlığı
tehlike anında beliren
odaklanmış kurtuluşun kusursuzluğu
sorgusuz sualsiz kaybolmaksa
öylece arkaya bakmadan
bu işler benim için uygun
sıkılmak ise kısır döngüden
işte bu yeni öğrendiğim
zamana duygulara izin vermek
emekle büyütmek süreci

19 Ekim 2013 Cumartesi

balonlar yolculukta
oksijen yoğun
tamlık mı süreğen olan
yarım kalmak veya daha eksik
bu kadar mı zor
özgürlük büyük karışıklık
kanatsız atlamak mı tanımlayacak
yoksa kontrollü olmak mı
kim berbat edebilir ki benden başka
kapalı gözlerle hissetmeyi
oda temizleme vakti geldi
kolları sıvayıp işe koyulma vakti geldi

koyu mavinin açılan gözleri
bulanık bir güneşin kuruluğu
belli belirsiz görüntüler
gözüm ancak görüyor
arkamda tekinsiz sesler
yetişmek çok mu zor
bilinmez hedefler dalga mı geçiyor
trafik yoğun
gölgem olmasa kimim ben
dinginlik oldukça kısa
öfkemin giriş ve sonucu
ancak tam delirdiğimde
özgür olacağım

11 Ekim 2013 Cuma

kırmızı evin kapıları kapalı
koltuklar küflü ve ıslak
aralardaki tohumlar sert
terasta bekliyorum
çiçeklerin ve güneşin içinde
kapı açık hava berrak
ritimlerin sürekli deviniminde
konuşmalarımız derinden
öyle iç doyurucu ki
damlalar ne kadar toplanacak
birikmişlik tatsız kirli
kokuların içinde mide bulantısı
kalıcılık çürümüşlük yokluk
kolunu kaldır
gökyüzünü hedeflesin gözlerin
güneş ne kadar kör ediciyse
karanlıkta o kadar kör edici
aramakla bulunmayacak
kafanın içinde olmayanlar
sadece hissedebilirsin
sadece duyumsayabilirsin
beyaz duvarları kanat
evimi arıyorum
içinde kum dalgaları olan
bakışlarını sil zamandan
sadece kendini çağır
yolumu soruyorsun
cevap bulutların içinde
gürültüler korkutucu
tedirginlik akıyor ruhlardan
tutkulu öpüşmeler
an da kalmamızı sağlıyor
dışarıdan hiçbir şeye ihtiyacımız yok
her şey duruyor olması gerektiği yerde

8 Ekim 2013 Salı

bağlanmış karelerin dikliğinde
gerçekliğin kesişimleri
aktıkça camlardan
görünmez duvarlar belirginleşir
bir ipliğin duğumuyla
en güzel kazaklar çözülür
suğuk soğuk soğuk
biraz daha biraz daha
doğaçlama saçmalıklarda
bulunan anı yakalama seansları
kaybetme sakın güneşi
kaybetme sakın akıntıyı
sakın sakını kaybetme
bak ve devam et
zamanlamanın mükemmelliğine

29 Eylül 2013 Pazar

yürüyüş yollarının uzunluğunda
nemli karanlığın sızısı
zamanın gözleri doldurur
en derin yalnızlıkları
sevgi ışığıyla büyütür
öfkeden kızarmış çiçekleri
bayatlamış çamurlar döküldükçe
cevher çıkar ortaya
O göz alıcı parlıklığıyla

boyası kabarmış kapıların önünde
yüzümü güneşe çeviriyorum
taze koparılmış sıcaklığın
damarlarımda dolaşıyor
göğsümdeki ellerin
gözlerindeki derin kayboluşum
ruhsal sevişmelerimiz
temizliyor düşüncelerimizi
boşluk zamanın yanılsaması
ilizyonlardan uzaklaş benimle
her sözcüğün yükselişinde
kokun kusursuz korkusuz
kabarmış denizin çoşkusundan uzak
sakin akan nehrin serinliği
kamaştırıyor tenimi

25 Eylül 2013 Çarşamba

kırmızı dağlara asılmış
kökleri sağlam ağaçlar
sonsuz bir doğumla çoğalan bebekler
balıkların beslediği evren
duraklarda toplanan kuyruklar
patlamanın ardından gelen can sıkıntısı
toparlanmak yorucu...
basit cümleler kırılınca
plastikler aradan çıkınca
sen bakarsın ve ...
konumlar merkezler gerçekler yalanlar
her şey ama her şey
kavgalar savaşlar en ciddi konular
ve sen bakarsın ...
kazananlar kaybedenler
tanrılar tanrıçalar tiranlar
sen bakarsın ...
hepsi ama hepsi yok olur gider
mahkumlardır yok oluşa
secdeye kapanan da secde edilende
belki bizde yok olacağız
bedenimiz düşüncemiz
sadece aşkımız kalacak
bir cevher gibi sonsuza kadar
bir çatının üstünde
gökten inen dolular
betonun üzerinde patlayan sesler
homurdanan gökyüzü
içimde yırtılan bulutlar
tokluğun öfkeli sesi
anın muhteşem öfkesi
adımların takip ediyor
ağaçsız korumasız
koyu bulutları...
tabureleri kaldır durmadan
seninle oturacağım koltuğumuzda
biletler hazırlanınca
bütün her şey hazır
sen ellerini yolla
bende yolluyorum yüzümü
gözlerin yol gösterecek
gülümsemen güç verecek
ne kadar koştuğumuz önemli değil
nereye gideceğimiz de
sadece bütün olmak seninle...


18 Eylül 2013 Çarşamba

sessiz bir merkez olsam
öylece dursam bakmadan
görmek ne demek
gerçek hayal ne demek
duygular ne işe yarar peki
sesler uzar mı
ışık bekler mi
anlatamadığında kaybolur musun
göğsündekini bilir misin peki
o elleri görür müsün
karanlıkta arkandan uzanan
bir uçurumun kenarında
en yüksek sesinle
kesik kesik bağırır mısın
sıcak koyunlarda en ağır
ihanetlere uğradığını hisseder misin
........
uzakta mı kalacaksın
yolun karşısında mısın
karlara dikkat et
altları uçurum
güneşten kaç
vadinin derinliklerine
kızarmış kayaların
durmayan çözülüşünde
ıssızlığı seyret
kendini görmek için
aynalara bakmayı unut
sadece bana bak
boşluksuz mesafesiz
karanlık bir nehirde
koyu bir sepetin içindeyim
sonsuz çağlayanlardan dökülüyorum
her yere çarpmamda
tekrar tekrar toplanıyorum
derin bir yalnızlıkta akıyorum
çıkmaz kanyonlarda boğuluyorum
nefesimin kesildiği yerde
ne bir el ne bir nefes var
karanlık bir öfkeyle sıçrıyorum
ve her sıçrayışımda
gömülüyorum en derinlere
o kadar soğuk ki ruhum
dokunduğu her şeyi donduruyor
içinde hiçbir sıcaklığa izin vermiyor



14 Eylül 2013 Cumartesi

zulalarımın koynunda uyuyorum
zamanın durağanlığında
ben hep aynı kalıyorum
durdukça uyuyorum
uyudukça çocuklaşıyorum
kafesler o kadar güzel ki
çaresizlik içinde
açılan kapılardan giriyorum
hep dur artık büyümen lazım
dediğimde
şuursuzluk içinde kayboluyorum

11 Eylül 2013 Çarşamba

altı delinmiş ruhlarımızı
aşk belki doldururdu
sadece kısa bir süre için olsa da
kabullenmek ne kadar zor
öfke ve acı içinde kıvranırken
ellerimin içine alsam
usulca saklasam kalbime
kimse görmese dokunmasa
kimse canını yakamasa
bende gelsem yanına sonra
gereken vedaları yaparak
gülsek sevişsek sarılsak doya doya
sadece bana baksan
ben de sana baksam
gözlerimizdeki bütün çapakları atarak

8 Eylül 2013 Pazar

elma çekirdekleri atıyorum
orkaların yüzgeçlerine
kızgın yağlı tellerle eşlik ediyorum
balinaların çığlıklarına
her havaya vuruşumda
serçe parmağımla karıştırıyorum
bir tutam tütünle kaynatılmış vodkamı
tüylü tırtılın vücudunu saran
buz kristallerinden kılıçlar
her kısa mevsimin
çoşkusunun ardından gelen
ses hızını aşan fırtınalar
tutunamayacağım yerlere sürüklüyor
çam ormanını çevreleyen derede
tarım ilaçları kanlı pamuklar
birbirine saldıran kurbağa yavruları
çamura öylece gömülüp
yayın balıklarının boğaz yolunda
hayatın anlamı bulup aydınlanıyorum

7 Eylül 2013 Cumartesi

ayaklarımın üstündeki cıva tabakası
yukarıya doğru akan bir güneş
soğuk bir boyun ağrısı
her adımımda hissettiğim ağırlık
damarlarım şiş ve kullanışlı
karanlık bir oda ve idrar kokusu
en ciddi meselelerde
abi sen devam et eyvallah
kulaklarıma çarpan dalgalar
kumların içinde kaybolan olimpos
derin bir nefes veriş için duyduğum
en derin maddi sıkıntılar
odaklanmamın kusursuzluğu
yürüyüp gitmemin acımasızlığı
çöp kovasının yanında
bir çingene çocukla oturup yemek yemem
kırılan bira şişesinin nedenini
felsefi boyutta sorgulayan aydınlanmış kişi
sarı ıslak loş sokak lambalarının altında
anglosakson bisikletimle yaptığım ruhsal yolculuk
sadece bildiğim ama anlamadığım hayat
belki uzunca konuşursam
yeteri kadardan daha fazla saçmalarsam
çıkmayı düşündüğüm yolculuk
ahhh her kimsen kimsem
ışıkları o kadar yükselt ki
o her şeyi gören saf gözüm
kör vadilerde kaybolsun
sesleri o kadar yükselt ki
sansürsüz duyan kulağım
yankıların içinde boğulsun
o kadar aşık ol ki
öfkeyle dolan aklım
ektlerden çalışmaz olsun

6 Eylül 2013 Cuma

uyuşuk elimdeki karıncalar
derin kazın derin derin
aklımın ilerleyen yolunda
tek yakıtım verdiğiniz acı
en güzel yalanlar tatmin etmezken
en haklı öfkelerin çıkmazında
sadece gözüm kapalı yürüyebiliyorum
her defasında bir çukur için dua ederken
güzel seslere ilerliyorum
deniz kızlarının dayanılmaz iştahına rağmen
ben suda nefes alamıyorum
susuzluğumu tuzlu su kesmiyor
her seferinde daha fazla suya hasret kalıyorum

4 Eylül 2013 Çarşamba

paspasın altına sakladığım
kırık oyuncaklarım
hangi kapısız eve aitsiniz
ayaklarıma dolanan şifalı dikenler
gölgeleriyle serinleten ağaçlar
yüreğimi kaldıramıyorum
kum dalgalarının içinde
görünen kaybolan serabım
tutacak mısın kalbimi
kimseler olmasın
hiç kimseler
sen ve ben de olmasın
sadece yıldızlarımız olsun
seninki parlak ve büyük
benimki sönük ve belirsiz

3 Eylül 2013 Salı

geçmişten gelen karanlık eller
her maskeyi takıp tutarlar ayaklarımı
öyle güçlü ki tırnakları
bir adım atmak bir nefes almak
kısır döngünün içinde
başımı kaldırıp önüme bakmak
felç geçirmiş beynime
güzel bir düşünce katmak
ne kadar güçlü hissetmemde
bataklığın içine gömülüp kalmak
bunlardı hayatım yalnızlığım
başka ne anlatabilir ki
şimdi güzel gözler görüyorum
ışıl ışıl parlayan
aydınlıklarıyla umut veren güç veren
kendimi bıraktığım yol ortasında
yanımda benimle yürüyen
kendi yollarını anlatan
şimdi ışıldayan hayatlar görüyorum
enerjileri umutları sevgileri olan
şimdi kendimi görmeye başlıyorum
eskisi ne derse desin yoluna devam etmesini bilen

31 Ağustos 2013 Cumartesi

çıkamayacağız belki de
kapalı beyinler hazırlıksız
damarlar şüphe içinde
bulut kümeleri
tonlarca ağırlıkta su
yarın için masmavi bir gökyüzü
hangi su durabilir ki
kurumuş kızgın kumlarda
bilmiyorsun yorma kendini
parçalanmayı bırak
özgür mü olmak istiyorsun
kapat o zaman aklına giden elektriği
kar beyaz bulutlar
altında uçan kuşlar
güneşten koridorlar
kalbimi açsam
koysam önünüze
bir damla yağmur
serin bir ışık
güzel bir ses verir misiniz
gece sokaklarda uyuyan çocuklar
usulca gelip kıvrılsam yanınıza
uykunuza beni de alır mısınız
karanlıkta derin uykularında
sonsuz sessizlikte ki sizler
bana da gösterir misiniz bir yol
öylece duruyorum
neredeyim kimim bilmiyorum
şimdinin sonsuzluğunda kayboldum
şimdi şimdi ..........
ne sesler var
ne görüntüler
düşen her şey yok oluyor
öyle durgun ki deniz
bir salın içinde
kimseyi beklemeden duruyorum
konuşacak kelimeleri unuttum
bakmanın amacını kaybettim
dokunan parmaklarım hissiz

29 Ağustos 2013 Perşembe

bir tarafta mezarlar
bir tarafta köpekler
istediğin tarafı seç
sıkıca sarıldım sana
ve senle yürüyeceğim
yolumuz kafa sıkıştırıcı
olsun sen yanımdasın
yanımda kollarımda...
butona bas
kutular hazır
içleri boş
gözler takipte
koruyucular etrafta
ellerinin terini silme
telefona bakma
yüreğin sıkışsın
bırak bekleme geçmesini
listeler sonsuz
hayali hayatlar sonsuz
yapılacaklar tarifsiz
ayakların ne kadar yer kaplıyor
ellerin ağaçlardan büyük mü
nereye baktığını bilmeyen gözlerin
kapsama alanını ne zaman öğrenecek
dumanları izlemeye devam et
oradakalmak heycanlı
şaşkınlık diz boyu
sandalyeler hazır
birer bacakları eksik
ben oturacak değilim 
yoruldum düşmekten
acılarla örülü kibrim
öfke körükler ateşini
öyle olurum ki
tanrı bile bu kadar
kibirli değildir
içimde cehennemler yanar
önümde zebaniler diz çöker
melekler yalvarır
hiçbirinin yüzüne bakmam
o kadar büyürüm ki
dağlar küçülür
dünya küçülür
evren kaybolur gider
bütün gücümle tutunmaya çalışırken
bu boşluk neden
kim var neresi var
acımasızlık öfkeler aldatmalar
ne kadar gülecek yüzüm
ne kadar dileyecek kalbim
önünde saygıyla eğildiğim
o şanslı insanlar
bana da öğretir misiniz
bu işin sırrını
büyük kurtuluşun yolunu
kırmızı tuğlalara hapsoldum
nefesim karıştı
şimdi gelecek geçmiş
o kadar tembelim ve umudum kırık ki
ne kadar hızlı yüzebileceğim
karşıya geçmeye gücüm var mı

28 Ağustos 2013 Çarşamba

çatısız kapısız bir evdeyim
eşyalar bahçade
çekmeceler açık
yazdıklarım rüzgarda savrulmuş
karanlık mumlar yakıyorum
aydınlık girmesin diye ruhuma
rüzgarın sesi ne kadar güzel
bir umut doluyor içime
sanki ruhumu serinletiyor
bilmiyorum sadece sadece
gözlerim ağrıyor
sormak öyle yorucu ki
pazarlıklar sonuçsuz
öfkem gururum güçsüz
böyle mi olmalıydı
evet belki böyle olmalıydı
acıyan ne böyle
geride kalan gözyaşlarımla
unutmaktan korktuğum
tutulmayan sözler
kırılan kalbim
küserek ağlayan çocuğum
büyümek ne kadar korkutucu
zaman akıp gidiyor
artık durdurmaya gücüm yok
hayaller dilekler uzaklaşmakta


27 Ağustos 2013 Salı

güneş arkamızda
özür dileme
öylece devam et
aynı taşa takılma
yolu kontrol etme
dağları aşacağız
güzel bir tebessümle
acılar yerlerinde kalacak
hiçbir şey yüklenmemize
kendimizi bağlamamıza
izin vermeyeceğiz.....
ruhunu arıyorsun
çok uzaklara gitme
hep burada
benimkinin yanında
onlar işini bilir
Bizim gibi değiller
korkuları beklentileri yok
her zaman anda ve dinginler...

26 Ağustos 2013 Pazartesi

tanrım inanıyorum sana
bilsen ne kadar zor bu
inanmak bilmek var olduğunu
çaresizce beklemek seni
kavuşmak için sana
ölümü dilenmek senden
ben kayboldum
nerdeyim kimim ne yapıyorum
kamburlarım ağrıyor
canım çok yanıyor
ben mi koydum bunları
ben istedim
ben istedim sevmeyi güvenmeyi
arkamı yaslayıp
benimde tanrım var
o bana yeter demeyi
olmadı hep hep hayal kırıklığı
diyorlar ki tanrı seni bağışladı
o yüzden buradasın ve yaşıyorsun
ya ben ne zaman bağışlayan bileceğim
ya ben ne zaman o yer de olacağım
bana nasıl hesap soracak
bana nasıl sorumluluklarımı soracak
ben bu kadar öfkeli ve terk edilmişken
ve kızmak için o günü beklerken
….........…
güler yüzlü tanrıçalar
mastürbasyon yapan tanrılar
yıkıcı gelgitler
işleyecek surat kalmadı...
şeytanlardan sıkıldım
melekler nerede.?
zayıf değilim
güçsüzüm kibrim yerinde,,
kaktüsleri hazırla
tütünüm çantamda
Kan içmeye gideceğiz
kanarak coşacağız
bilmeden göreceğiz...
yollar çok uzun
ömrümüzden çok daha uzun...
çok güzel bir ağaç biliyorum
onun altında bekleyeceğim seni.
müzik tüylerimizi diken diken yapsın
kulaklarımız kızarsın
aksın içimiz bırakalım
sorgusuz kontrolsüz
yalnızca hissedelim.
hey sen geride kalma
hey sen koşma ...
endişelenme korkma
inanma kendine
ben kayboldum
cansız pencerede
nefesim o kadar derin ki
sesler sesler sesler ...
eşyaların hazır
ayaklarım çıplak
sırtında kocaman yükün
vücudum çıplak
ruhun lağımlarda
ruhumu soydum ve öldürdüm
kayıplar,ekmek kırıntıları
tahammülsüz, kusurlu motorlar
kinim intikamım tabancam
geliyorum sallanmaya...
patlayan şişeler
dök yüzüme ışığını
annenden bahsetme
işimi sorma
kaybolmaya gel yanıma
kusmaya gel yanıma
dimdik yürüyelim
hiç yapamadığımız gibi
ağlayalım beraber
içinde acı olmadan
deli gibi gülelim
içinde mutluluk olmadan
kaldırıp atalım
bütün isimleri sıfatları beklentileri
öylece salınalım
rüzgarda kuru yaprak gibi...
sen sevdiğim karanlık
görüyorum parlaklığını
korku mu? hayır
aksine deli bir zevk...
ulaşılmaz değilsin
kaybolacak da değilim
ağlamaya hiç gelmedim
içine akmaya geldim
coşkulu büyük bir zevkle
yüzün kızarmasın
ben bıraktım ıvır zıvırları
putları yaktım yolumu bulmak için.
gözlerimin içine bakma
odaklanma sorunum var
sadece içime bak
benim baktığım yer orası
karanlık mesafesiz...

19 Ağustos 2013 Pazartesi

hava soğuk,
karlı fırtınalı...
pencerem açık,
kapım açık,
üzerimde ince bir battaniye.
kırlangıçların çığlıkları,
bulutların korları,
yüzümdeki yarı saydam maske...
kalbimdeki yüzler,
kayıp çaresiz imkansız.
yürümek yürümek ,,,
yeni yollarda
çembere takılmadan.
adımlarımı bir düzene sokmak
ne hızlı ne yavaş
oluşa bırakıp rahat etmek.
bol bol oksijen
suyla ve havayla takılmak
ateşe ara sıra göz kırpmak...
torosların en tepesinde,
dimdik ve dinç,
kendimden emin kar deliğine inmek.
gitmek mi istiyorsun?
tamam,durma..!
gelmek mi istiyorsun?
yollar bozuk,karanlık.
gözlerim kör,
ruhum aydınlık.
kollarım ağrıyor,
kalbime omuruma
giden damarlar tıkalı...
bir ev mi istiyorsun?
durma...
bir posterde ben koyarım,
yıpranmış...
yaşamak mı istiyorsun?
durma...
yaşaman için gereken akıl bende.!
ölmek mi istiyorsun?
dur!!!
beni bekle,
hiç olmadığım kadar,
yanına geliyorum.

18 Ağustos 2013 Pazar

melekler ipler uzatır cennetten,
şeytanlar merdiven uzatır cehennemden,
gel derler gel
yetmedi mi bu çölde
                   bu ıssızlıkta
aç susuz.  Kimsesiz yürüdüğün...?
akreplerin yılanların zehirlemesi,,.
her uzandığım ip zayıf,
her inmeye çalıştığım merdiven çürük.
gökten yerden gelen dalga geçen gülüşmeler.
başım kaynar boynum gergin,
anka lar gelir
sayıları azalmış
çoğu yok olmuş kaybolmuş,
gelenler oldukça bilge
öğrenmişler anka olduklarını.
alevlerini üzerime dökerler
gözyaşlarıya serinletirler kafamı ...


16 Ağustos 2013 Cuma

gece zifiri karanlık,
yıldızsız kopkoyu...
sessiz ıssız,
nefes almak zor...
yürümek sadece yürümek ,,,
ne kadar tatmin edici
attığım adımların kaybolup gitmesi...
ince bir ipe bağlıyım
yüreğim dingin,
korkusuz boş vermiş.
kapı aramıyorum...!
gözlerim kapalı nefesim kesik.
dinginlik içinde,
düşüncelerimden bağımsız,
öylece akıp gidiyorum....
hayaller,dilekler,beklentiler,,,
her göz kırpan yıldıza
sövüp sayıyorum,
bozdukları için gecemi.
tanrım affet affet
sen ki burda yoksun
ben varım
benim koyu gecem
huzurum dinginliğim
en büyük aşkım lanetim.



14 Ağustos 2013 Çarşamba

anlamsızlık!!!
anlamsızlık!!!
anlamsızlık!!!
.........
noktalarnoktalarnoktalar
anladım.evet olabilir!
ünlem !!
yok olmayacak,,,
virgül
düşünme arası
hımmmmm
offffffff
of mu?
yaa s... ama..
ANLAMSIZLIK
eyvallah o zaman.

13 Ağustos 2013 Salı

adlarını öğrenince erişmiş,
başka yollara koyulmuş,
kahkahası göz yaşlarıyla bir olmuş...
kaşlarını düzelten parmakları,
boşluğa bakan gözleri,
uydurma kesişmelere gömülmüş...
korkmuş uzun zaman alan duygulardan,
öğrenmiş tecrübeyle;
ne kadar sıkılgan olduğunu,..
aslında bilmediği!
kendisinin o olmadığıymış...

11 Ağustos 2013 Pazar

kara deliklere dalmayacak artık ruhum...
evrende gezinirken,,
kum saatinin bitmesini beklemeyecek,
ayağını sallayarak.
bir çöp de olsa,alıp koymayacak
o derin boşluğu doldurmak için.
etrafı çevrilmişken;
karanlıkla,ateşle.,,
kollarını yana bırakıp
düşürecek güneşten kılıcını.!
diyecek ki:
pes ediyorum...
hazırım işkencelerinize...
işte o zaman,
hissedecek ve bilecek!
girdiği savaşın galibi olduğunu...

10 Ağustos 2013 Cumartesi

neler gördüm neler...
ne kafalar yaşadım..!
tanrıyla konuştum,
şeytanla pazarlık ettim.
kaç defa öldüm öldüm..
en sevdiğim yerim bir kaya mezarıydı,
kanyonun derinliklerine bakan.,,
İran o kutsal ülke
hatırlarım mezarlıklarını
benimde vardı bir mezarım orda...
derdim hep kalmadı bir şey
artık ışığın sesin oturup dinlendiği
anlamın ipinin çekildiği yerdeydim...
şimdi ne oldu bana ...
canım neden acıyor bu kadar?
kibirli acılarım ne kadarda zavallı kaldılar...
bu eller kimin böyle yüreğimi durmadan sıkan?

9 Ağustos 2013 Cuma

küflü kılınçlar;
kanım siyah,
dilim sıcak.
yeni dökülmüş asfalt;
jiletten şezlonglar,
yanmış motor yağları,
cennetten koruyucu.
en iyisi beton bıçkısı,
gölgelik olarak...
boynum kollarım göğsüm,,,
timsah derisi.
sivilcelerim arı iğneleri.
ayağımda çorap,
üzerine kaynar salep,,
çıkart çorabımı tanrım,,,


7 Ağustos 2013 Çarşamba

harlanmış ateş,
usta bir demirci:
Tanrı.
yüreğimi bırakıyorum O'na
çekici elinde,
döv döv döv ......
her soğuduğunda yine ateş.
her yandığında yine su.
korkuyorum dağılıp gitmekten,
usta demirci Tanrı:
korkma korkma ..
bırak kendini.
işim bitince memnun kalacaksın.
karbondan melekler,
kırılgan şeytanlar,
bakır bir vadi..,
eğim ve ateşin oranı
ve ve ...
akıp giden ben.
yolumun geçtiği yerler kalabalık;
ilahlar,cinler,insanlar.
fanusun içinde,kendi işlerinde.
dimdik yürüyorum;
gözlerim yerde,kaşlarım çatık.
parmaklarımdan akan cıva,
Tanrı'ya satılmış bir ağaç...
iklimsel sıkıntılar,
sıkıcı gündüzler,
ne kadar zor,karışık..;
gün ışığında,
bir aynanın karşısında,
kendimi görebilmek...

4 Ağustos 2013 Pazar

kuru ve sıcak ellerim,
bulurlar yolunu.
korkmasın yüreğin!
akıl büyülü,korkunç olsada,
aşk halleder hepsini.
güzelim güzelim
ne kadar tatlısın...
bırak kendini bana,
kapat gözlerini,
yanındayım içindeyim.
zamanı merak etme,
parayı dert etme,
düşünme ikimizden başkasını
gideceğimiz yerde yok hiçbirisi.

topuklarım yanıyor,topuklarım...
yolculuk tılsımlı,
kıvılcımlar taşıyor,taşıyor...
kurşunlar büyülü,
bedenimi izleriyle yaşatıyorlar.
yatayım,,sırtım açık-
göğsüm açık.
erimiş kar suları döküyorum___
rahatlık,,akımın sürekliliği...

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Köklerrrr..,,
valfi açık beynimin,
cezası önceden hazır ve bitmiş.
konuşmak yasak,susmak yasak.
bilmeyenlere taze bir nefes,
kaybolanlara hafif bir tebessüm.
yalnızca yansız yalın,
arınmış olmak arınmış...
Işıklar vurur yüzüme
gözlerim nemli,yüzüm yağlı,dudaklarım kapalı...

çölde kum sayanlar,
parçalanmış camları birleştirenler,
karanlık girdaplarda çizilen çember..
devamlılığı bitimsiz.
arkadan yürüyorum,
süreğen bir takipte...
bekleyenler yok,duranlar yok,
soranlar yok,bilenler yok...
arayıp duranlar bulamayanlar,
Bulanlar ise girdabı takip edenler...
akşamın sıcağı mı yakacak olmazları
yoksa ellerinin serinliği mi?
beklemek ne kadar zor,
ben ne kadar yorgunum.
yanıma geldikçe;
ben duruyorum,
sen gidiyorsun,
biz kayboluyoruz.
olmazlar olurdu,
olurlarda kaybolmasaydık...
kuru çam iğnelerinin sesleri,
mor zehirli dikenler...
bir arı kovanın başında,
zamanın çaresizliği
mekanın güzelliği
bütünlüğün sarhoşluğu...
yaşam ahh...
nasıl da kandırmayı biliyorsun beni.

1 Ağustos 2013 Perşembe

TESLİM!!!

yağmur sonrasında;tertemiz,bulanıklıktan arınmış olarak bulutların arasından doğan güneş...ruhumu dinginleştiriyorsun.ışınların o kadar berrak ve serin ki...kabuklarım,pütürlü ruhum,terli ve soğuk ellerim,durmadan salladığım ayağım akıp gidiyor...nar çiçeğindeki yağmur damlaları ve onlara vuran ışığın ne kadar da doygunluk veriyor.dudaklarımı ıslatıyorum ve tamamen teslim oluyorum.kırlangıçları izliyorum nerde bir gök boşluğu bulsam.kulaklarımın duyumu sadece onların cıvıltılarına ait.yaşamı ittirmek,vurdurmak,yolun bitmesini sabırsızlıkla beklemek...istemesemde bir yola çıktım.ve iyi ki çıkmışım bu yola diyorum!kendimi yolun yaratıcısının ve onun ayarladığı vasıtanın,şöförün güvenliğine teslim edince.

30 Temmuz 2013 Salı

KARA ÇAM

ürkerek acılar içinde etrafına bakındı.kop koyu gecede göz gözü görmezken.kendisini gören bir göz var mı?diye etrafını kontrol etti.vücudu çok acı çekiyordu.fakat bu acı ruhunun çektiği acının yanında bir sinek ısırığı kalırdı.usulca üstündekileri çıkarıyor.bir yandan da gecede gözleriyle dolanıyordu.her zaman gece geç saatlerde bu kara çam ağacının altına gelirdi.ve her seferinde aklından "ne kadar güven verici ve güçlü bir ağaç.belki de tanrıdır."diye geçirirdi.tamamen çırılçıplak  olunca elbiselerini güzelce kenara yerleştirir.çam ağacının bir adım önünde arkası dönük gözlerini kapatır.olduğu yerde yavaşça yere oturur ve çıplak sırtını çamın sert kabuklu gövdesine yaslardı.çamla sırtı birleşince öylesine huzur kaplardı ki içini;önce tüyleri diken diken olur.derin bir nefes alır ve kendini bırakırdı.dünyayla bütün bağlantısı kopmuş olarak öylece çamla bütünleşip dinlenirdi."niye yaşıyorum?"diye her sorduğunda...bunu özellikle kerpiç evlerinin önündeki kör kuyuya bakarken sorardı.aklına kara çam ağacı gelir.onunla buluşmak için bir an önce gecenin gelmesini beklerdi,,.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

öylece akar giderken, temizlenirim huzurun gidiş yolunda..,DÖNÜCEM ARKAMI SANA VE TERK EDİCEM.EYY ACIMASIZ GÜNEŞ!!! aydınlatamayacaksın artık yolumu,büyütemeyeceksin dikenleri...kör sağır bir mağaranın en derinlerine utanmadan kaçırdın.kovaladın arkamdan.artık diyorsun ya gölgede dinlen biraz soluklan...çok geç artık.sen beni bitiremedin ama ben seni bitiriyorum.söndürüyorum buz gibi sularla o kavrulmuş ellerini..!
savaşçı karıncalar!
ballara süründüm hazırım.
alnım karlarda,
yüzüm donmuş çelikte,
bir nebze olsun yeter mi..?
kaybolmaya ne kadar yakınım..sıcak bir boynun kokusunda,güzel bir dudağın tadında,kocaman iri gözlerin uçurumunda...ne kadar kutsalsın ey büyük acı.senin mabedin bu yürektir,işkence odan kalbim,celladın ise kendim.öyle olur ki dört gözle beklerim ölümü öyle olur ki o büyük sarhoşlukta secdeye kapanırım.senfoniler yazılır acıma,ağıtçılar toplanır tabutumun başına..yok olmaya giden yolda bulurum varlığını,korkumun yersizliğinde kaybolduğumda tutarım elini...

28 Temmuz 2013 Pazar

geçitler,yollar açar,
hiçbirinde durmak istemezsin.
her seferinde burası tamam
bundan ötesi yok dediğin zaman...
doyumsuz bir yürüyüşte,
doyumu her hissettiğinde...
bir bakarsın;
yeni doyumların peşinde koşturuyorsun.
yönsüz rüzgarlar;kuru ve sıcak.
her durduğum yerde,başka savrulmalar.
duyarsın belki?bırakırsan yüklerini:
düşüncelerini,korkularını,umutlarını,hayallerini...
anın içinde ansız bir bütünlükte büyürsün.
kalıpların,kontrolün ve bedenin yokluğunu hissedersin.,


27 Temmuz 2013 Cumartesi

ayaklarımın altı başımın üstü çok uzaklarda birleşen yarım çember.bir elin iki parmağını geçmeyen sadelik kulaklarımı yormayan sessizlik ruhumu dinlendiren serinlik..,ben varım işte oradayım bir bütün olarak bütün parçalarım toplanmış olarak.yorgunluk yok dinçlik yok üzüntü yok sevinç yok...sadece sadeliğin en yalnızında yakınlık yoğunluğunda yankısız bir ağırlık boyutunda serinderinlikte dingin benim attığı adım var,gözleri yarım çembere bakarak.